Britanyalı Romancı Arnold Bennett 1931 yılındaki bir Paris ziyaretinden sonra, tifodan ölür. Hastalığının nedeni, orada içtiği bir bardak musluk suyudur. Çok yaygın bir rivayete göre, bunu Fransa'daki suların son derece sağlıklı olduğunu kanıtlamak için yapar.
4 Eylül 2014 Perşembe
Fransa'nın musluk suyu
Britanyalı Romancı Arnold Bennett 1931 yılındaki bir Paris ziyaretinden sonra, tifodan ölür. Hastalığının nedeni, orada içtiği bir bardak musluk suyudur. Çok yaygın bir rivayete göre, bunu Fransa'daki suların son derece sağlıklı olduğunu kanıtlamak için yapar.
19 Temmuz 2014 Cumartesi
Queen Mary Transatlantiğinin Adını Bir Gaf Belirler
Geminin 1934'te denize indirilmesinden kısa bir süre önce, şirket yöneticilerinden Sir Thomas Royden Kral V. George'a gemiye, "ülkenin tanıdığı en büyük kraliçenin" adını koymayı tasarladıklarını söyler. Anlatılanlara göre kral da, "oh, eşim buna çok sevinecek," diye cevap verir. Transatlantiğe Queen Mary adını vermekten başka çare kalmaz.Alfred Nobel'in Ödül Listesinde Neden Matematik yoktu?
Bu enteresan eksiklik bir gönül meselesinden kaynaklanmış olabilir. Nobel, 1895 yılında yıllık başarı ödülleri talimatını yazarken beş alan belirtir : Fizik, kimya, tıp, edebiyat ve barış.
O günden beri çoğu kişi bilimin temel taşı olan matematiğin bu listede neden bulunmadığı konusunda fikir yürütür.
Bir varsayıma göre, bir matematikçi Nobel'in metreslerinden birinin kalbini çalmıştır. İsveç'in ünlü matematik profesörü Gosta Mittag-Leffler'in bu bilim dalının listede yer almamasını iki erkek arasındaki düşmanlığa bağladığını gösteren bir mektup vardır.
11 Temmuz 2014 Cuma
Eyfel Kulesi'nin Sökülmesini Engelleyen Radyo Anteni
Eyfel Kulesi, başlangıçta Fransız Devrimi'nin yüzüncü yıldönümü nedeniyle düzenlenen 1889 Evrensel Sergi kapsamında kurulur. Kent yetkilileri kulenin yapımcılarına araziyi 20 yıllığına tahsis eder, bu süreden sonra kulenin sökülmesini kararlaştırırlar.
1909 yılı gelip çattığında, kent yöneticileri hala kulenin sökülmesi kararındadır. Kuleyi kurtaran, tepesindeki tek radyo anteni olur. Fransız telgraf yetkilileri ve ordu, kent yöneticilerini kulenin yararlı bir iletişim aracı olduğuna inandırınca, Eyfel Kulesi'nin olduğu yerde bırakılması kararlaştırılır.
1909 yılı gelip çattığında, kent yöneticileri hala kulenin sökülmesi kararındadır. Kuleyi kurtaran, tepesindeki tek radyo anteni olur. Fransız telgraf yetkilileri ve ordu, kent yöneticilerini kulenin yararlı bir iletişim aracı olduğuna inandırınca, Eyfel Kulesi'nin olduğu yerde bırakılması kararlaştırılır.
Amerika'nın Alaska'yı Ruslardan Satın Alması
Amerika'nın 1867'de Alaska'yı Ruslardan satın alması, Amerikan tarihinin en verimli girişimi olarak bilinir. Dönümüne 6 cent'ten daha az fiyat biçilen bölge değerli mineralleri ve ham petrolü sayesinde, Amerikan ekonomisine şimdiye kadar milyarlarca dolar katkı sağlamıştır.
10 Mart 2014 Pazartesi
Bugüne Kadar Kaydedilmiş En Yüksek Uçuş - Kızıl Akbaba
Bugüne kadar kaydedilmiş olan en yüksek uçuş üç metre kanat genişliği olan kızıl akbaba türüne aittir. 29 Kasım1975 tarihinde Batı Afrika'da Fildişi Sahilleri'nin üstünde, 37,900 feet (11,550 metre) yükseklikte bir jetin motoruna çarpmıştır. Uçak hasar görmüş, ancak emniyetle inmiştir.Bu kuş, göçmen bir kuş olmadığı için, bu kadar yüksekte ne yaptığı bir muammadır.
Dünyanın En Eski Bayrağı
Galler'in Kızıl Ejderha bayrağı dünyanın en eski bayrağıdır (ikinci en eski bayrağı Danimarka'ya aittir). Bazıları Kızıl Ejderha'nın oraya Romalılar tarafından getirildiğini söylerken, diğerlerine göre bu bayrak Druid'lerin (Hekim-Büyücü) yılana ve ejderhaya duydukları saygıdan kaynaklanmıştır.Bazılarına göreyse bu bayrak, dünyanın çeşitli kesimlerindeki ejderha efsanelerinin bir yankısıdır. Ejderha efsanelerinin en canlı olduğu ülkeler Galler ve Çin'dir.
Etiketler:
druid,
dünyanın en eski bayrağı,
ejderha,
galler
Çin Su İşkencesi Mit'i Hakkında
Bir insanın alnına aklını yitirecek kadar uzun bir süre su damlatma işkencesinin Çin kültürü, tarihi veya yasalarıyla herhangi bir ilişkisi yoktur.Bu işkenceyi ilk defa Engizisyon döneminde görüyoruz. 16.yy'da Hippolytus de Marsilis adlı bir İtalyan avukat bu işkence yöntemini icat ederek kullanmıştır.
Engizisyon işkencelerinde suyu kullanan bir çok yöntem vardır, bunların en bilineni kurbanın başından aşağı sürekli su dökerek onun nefes almasını zorlaştırmaktır.
Etiketler:
çin işkencesi,
Çin Su İşkencesi,
işkence,
su işkencesi
Kediler Nekadar Yüksekten Düşerse Bir Şey Olmaz?
Amerikan Veteriner Tıp Birliği Dergisi'nde 1987 yılında iki New York'lu veteriner W.O. Whitney ile C.J. Mehlhaff tarafından "Kedilerde Yüksekten Düşme Sendromu" adlı bir yazı yayınlanmış. Bu inceleme bir yıl sonra özet halinde The Nature dergisinde yeniden yayınlanmıştır.
Kısaca bahsetmek gerekirse, yazarlar 2 ile 32 kat arası yükseklikteki binalardan düşüp çalıştıkları hastaneye getirilen kedilerdeki yaralanma ve ölüm oranını incelemiştir. Toplam ölüm oranı çok düşüktür. Kedilerin yüzde doksanı hayatta kalmaktadır.
The Nature dergisinde yanınlanan makalede ölüm ve yaralanma oranını belirleyen üç değişkenden bahsedilmiştir. Kedinin ulaştığı hız, kedinin düştüğü mesafe ve kedinin durma kuvvetinin yayıldığı alanın büyüklüğü. Beton sokaklar düşen maddeleri durdurmakta pek yardımcı olmasa da, kediler (sahiplerine kıyasla) daha küçük hasarlar yaşamaktadır. Çünkü ölümcül hızın altına düşmekte ve durma şokunu daha iyi absorbe edebilmektedirler. Düşen bir kedinin yüzey alanının kütlesine oranı insana göre daha azdır. Bu yüzden öldürücü hıza yaklaşık saatte 100 km'de ulaşırlar. (insan için bunun yarısı geçerlidir). Ayrıca çevikliklerinden dolayı (ki dört ayak üstüne düşme reflex'i adında çalışmalar devam etmektedir) genelde dört ayak üzerine düşerler; bu yüzden çarpmanın etkisi insanlardaki gibi iki değil dört ayağa dağılır. Ayrıca insanlardan esnek oldukları için esnek eklemlerin yardımıyla çarpmanın yumuşak dokulara olan etkisini azaltabilirler.
Kısaca bahsetmek gerekirse, yazarlar 2 ile 32 kat arası yükseklikteki binalardan düşüp çalıştıkları hastaneye getirilen kedilerdeki yaralanma ve ölüm oranını incelemiştir. Toplam ölüm oranı çok düşüktür. Kedilerin yüzde doksanı hayatta kalmaktadır.
İlginç olan şu ki araştırma sırasında ortalama olarak yedi katlı binalardan düşen kedilerin daha fazla yaralandığını, yükseklik artınca yaralanma oranının azaldığını göstermektedir.
The Nature dergisinde yanınlanan makalede ölüm ve yaralanma oranını belirleyen üç değişkenden bahsedilmiştir. Kedinin ulaştığı hız, kedinin düştüğü mesafe ve kedinin durma kuvvetinin yayıldığı alanın büyüklüğü. Beton sokaklar düşen maddeleri durdurmakta pek yardımcı olmasa da, kediler (sahiplerine kıyasla) daha küçük hasarlar yaşamaktadır. Çünkü ölümcül hızın altına düşmekte ve durma şokunu daha iyi absorbe edebilmektedirler. Düşen bir kedinin yüzey alanının kütlesine oranı insana göre daha azdır. Bu yüzden öldürücü hıza yaklaşık saatte 100 km'de ulaşırlar. (insan için bunun yarısı geçerlidir). Ayrıca çevikliklerinden dolayı (ki dört ayak üstüne düşme reflex'i adında çalışmalar devam etmektedir) genelde dört ayak üzerine düşerler; bu yüzden çarpmanın etkisi insanlardaki gibi iki değil dört ayağa dağılır. Ayrıca insanlardan esnek oldukları için esnek eklemlerin yardımıyla çarpmanın yumuşak dokulara olan etkisini azaltabilirler.9 Şubat 2014 Pazar
Miller - Urey (ilkel çorba) Deneyi
Miller - Urey diğer bir ismiyle İlkel Çorba deneyi; Dünya'nın hayatın başlangıcındaki koşullarını laboratuvar ortamında oluşturulup, organik materyallerin elde edilmesi pratigine dayanır.Deneyi gerçekleştiren Miller, sabırsızlığı sonucu deneyi ancak iki gün sürdürebilmiştir. Bu deneyin sonucunda en basit amino asit olan "glisin" ortaya çıktı. O sırada şehir dışında ders vermekte olan Urey, öğrencisinin bu deneyinden söz ettiğinde, "Ne bulunmasını bekliyorsunuz?" sorusuna "Beilstein" cevabını vermişti.
Büyük beklentiye rağmen tek başına glisin de fena bir sonuç değildi.
Miller ısıtma koşullarını değiştirerek deneyi tekrarladı. Bu kez bir hafta sabretti ve glisinin yanısıra birkaç aminoasit daha buldu: asparik asit, alfa-amino-bütirik asit ve iki alanin versiyonu.Deneyi merak edenler " www.millerexperiment.com " adresine gidip amino asit elde edip edemeyeceklerini deneyebilirler.
Miller ve Urey, haklı olarak, bu deneyi yayınlamaya karar verdiler. Ama Science dergisinin hakemi bulgulara inanmayı reddedip makaleyi bir kenara attığı için, sonuçlar 15 mayıs 1953'te, birkaç ay gecikmeli yayınlandı
Etiketler:
İlkel Çorba,
Miller,
Miller - Urey,
millerexperiment,
Urey
7 Ocak 2014 Salı
Saksağan aynaya bakar ve derki ayna ayna söyle bana..
Aynada kendini tanıyabilmenin, şimdiye kadar hayvanlarda ileri bilişsel yeteneklerin bir göstergesi olduğu ve bu becerinin yalnızca bazı insansı maymunlar (şempanze, orangutan, cüce şempanze), yunuslar ve filler gibi sınırlı hayvanlarda var oldugu düşünülüyordu. oysa Goethe Üniversitesi Psikoloji Enstitüsü'nden Helmut Prior yönetimindeki bir ekip, beyin yapısı memelilerinkinden çok farklı olan saksağanlarda da; bu yeteneğin varlığını kanıtlamış bulunuyor.
Kuşlardaki "acı" reseptörü hakkında
Biberlere acılığını veren kapsaisin (capsaicin) adlı kimyasaldır. Kuşlarda ise bu acı kimyasalı belirleyecek fizyolojik bir mekanizma bulunmuyor. Dolayısıyla onlar acılığını fark etmeden biberleri yiyor ve tohumlarını saçarak üremelerine yardımcı oluyor.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


