Biyoizlemde Likenler
Yaşayan
organizmaları kullanarak çevrenin niteliğini belirleme işlemi eskilere
dayanmaktadır. Bunun ilk örneklerinden biride kömür madeninde çalışanların
kanaryaları yanlarında madene indirmeleriydi. Öyle ki kanaryaların bilinçsiz
hale gelmesi kokusuz bir gaz olan metanın konsantrasyonun tehlikeli seviyelere
gelmesinin bir işaretiydi. Likenleri kullanarak çevre kirliliğinin seviyesi
veya sağlığı hakkında fikir edinmek, 30 yıllık tarihinde hakkında yüzlerce
makale yazılmış geniş bir literatüre sahip konudur.
Biyoindikasyon, çevrenin kalitesini belirlemek için canlı
organizmalar kullanır. Bu organizmalara biyoindikatör organizmalar denir. Direk
ölçüm yerine kullanılan biyoindikatörler, çevrenin durumu hakkında bilgi verirler. Biyoizlem,
biyoindikatörlerle belirli zaman aralığında sahanın izlenmesine denir. Biyoizlem
ile biyoindikasyon arasında ki temel fark, biyoindikasyon kısıtlı bir zaman
aralığı hakkında fikir verirken, biyoizlem ise tüm bir süreci gözler önüne
sermektedir. Tıpkı film çekmekle fotoğraf çekmek gibi.
Likenler tüm dünyada yaygın olarak
bulundukları için kullanışlı biyoindikatörlerdir. Çok yıllık gövdeleri ve
çevredeki elementleri tutma özelliklerii biyoindikatör olarak kullanılmalarında önemli
olmuştur. Birçok farklı yolla indikasyonda kullanılabilirler. Bunlar fizyolojik,
morfolojik değişiklikler ve biyokimyasal yollardır. Bunların dışında biokütlede
ki yok olmalar veya değişimlerde biyoindikasyonda bize yardımcı olur. Likenlerin mantar ve alg’den
oluşan yapısı ve çevresel uyaranlara karşı hassaslığı bu iş için onu biçilmiş
kaftan yapar. Eğer bu simbiontlar arasında ki hassas denge bozulacak olursa,
likenlerin tümden yok oluşuna neden olabilir. Tüm likenler biyoindikatör olarak
kullanılamaz. Çünkü likenler belirli çevre koşullarına karşı farklı seviyelerde
tepki verirler.
Hava kalitesi(Sülfür dioksit, flüorür,
amonyak konsantrasyonu), metal kontaminasyonu, orman koruma ve ozon tabakasında
ki delikler gibi konuların takibi için likenler kullanılabilir. Buna rağmen
likenleri kullanarak yapılan analizler, enstrümantal analizlerin yerini tutmaz. Büyük
örneklem sıklığı ve enstrümantal analize düşük maliyetli ek veri sağlaması, likenlerle yapılan biyoizlem çalışmalarının
Avrupa’da yaygınlaşmasına neden olmuştur.
Likenleri kullanarak biyoizlem yapmak bazı Avrupa ülkelerinde zorunlu hale
gelmiştir.
Baca
Gazları
![]() |
| lecanora conizaeodies |
Dünya üzerinde ki
endüstriyel kentlerde uzun süredir varlığını koruyan baca gazları, liken
çeşitliliğini de etkiler. Kömür ve fosil yakıtların gazları, egzoz gazları ve sülfür
dioksit likenler açısından en zararlı gazlardır. Bu gazların neden olduğu liken
türü sayısında ki dramatik düşüş
" liken çölü"
tanımını doğurmuştur. Bu tanım şehir merkezlerinde bulunan ağaçlarda yapraksı
ve sakalsı likenlerin dahi bulunmaması durumunu açıklar. Likenler 1960’ların
sonu ve 1970’lerin başında yarı kantitatif olarak sülfür dioksit in biyolojik tahmininde
kullanılmışlardır. Likenlerin biyolojik çeşitlilikleri göze alındığında kirlilik
seviyesi ve insan sağlığı arasında korelasyon olduğu, Avrupa,
Japonya ve Kuzey Amerika’da görülmüştür. Likenlerde ki sülfür içeriğinin
farklı sülfür izotoplarıyla karşılaştırması göstermiştir ki likenler havadaki
sülfürü diğer bitkilere oranla daha çok absorbe edebilmektedirler. Bu
araştırmalar yerel ve ulusal olmak üzere farklı akademik seviyelerde( lise
öğrencilerinden profesörler kadar) yapılmıştır. Ekstrem kirlilik seviyeleri tüm
bir liken türünün yok olmasına, dolayısıyla biokütlede değişimlere yol
açmıştır. Bu yok olma ve değişimden önce likenlerin kendi fizyolojilerinde
değişimler gözlenir. Sülfür dioksit yağmur suyuyla ve likenlerin kullandığı
nemle değişik sülfür çeşitleri oluşturacak şekilde liken tallusunda çözünür. Bu
bileşimler liken içeresinde toplanarak metabolizmalarında özelikle fotobiont, nitrojen bağlanması, solunum ve fotosentez
metabolizmalarında etkiye neden olur. Bu etkiler ise likenin tallusunda
alglerdeki klorofil kaybı nedeniyle ağarma ya da kırmızı renk oluşumu, kararma
veya büyüme inhibasyonuna neden olur. Bunun yanında talluslarda lob oluşumu,
büyüme oranlarında düşüş ve üreme güçlüğü oluşturur.
![]() |
| Lobria spp |
Ulusal ve yerel bitki örtüsü geçmişteki
liken dağılımı hakkında önemli ipuçları sağlar. Örneğin fotobiontik siyanobakteri
türlerinden lobria spp. özellikle sülfür dioksite karşı daha
hassastır. Buna karşın kirlilik likeni lecanora conizaeodies kirliliğe karşı o
kadar dirençlidir ki temiz lokasyonlarda
bulunmaz.
Temiz hava regülasyonu ve likenleri
Birleşik Krallık’da 1956 da yapılan "the UK clean air act"(1) hareketi ile ortaya çıkan enerji politikası
değişikliği sonucu Avrupa’nın en temiz yakıt limiti uygulanmış oldu. Bunun
sonucu olarak ulusal bazda sülfür dioksit seviyesinde ciddi bir düşüş(~%80) göründü. Öyle ki bugünlerde
şehirlerin iç bölgelerinde liken sayıları ciddi şekilde artışa geçmiştir. Bu
artış dünyanın çoğu yerindeki değişmede ayna tutmaktadır. Jardin du Luxembourg(2) Paris’de
1866’da William Nylander ilk kez likenlerde azalma gözlemiştir. Bugün
bu alanlar, türler için tekrar uygun hale gelmiştir. Londra’da Kew Garden’s(3)
da kirlilik zamanında 72 farklı liken türü bulunurken bu sayı şimdilerde 78’e
çıkmıştır.
Likenlerin tekrar oluşması bazı faktörler
yüzünden oldukça yavaştır. Bu faktörler kalan koloni kaynaklarından uzaklık ve yaşlı
ağaçların kabuklarında ki asit konsantrasyonun yavaş azalması gibidir. Hava
kirlilik seviyelerinin artığı yerlerde liken türleri kayboldukları sıralama ile,
kirliliğin azaldığı noktada ki oluşumlarının
sıralaması arasında fark vardır, öyle ki kirliliğe karşı hassas bir tür bazen kirliliğe
karşı dayanıklı bir türden önce tekrar biokütleye katılmaktadır. Eşeysiz üreye
bilen liken türlerinin geri dönüşleri( soredia ve isidia bulunduran türler)
diğer türlerden daha hızlı olmaktadır. Usnea
türünün sanayi devrimi sırasındaki habitata dağılım alanı devrimle beraber %30
azalmıştır. 1970’lerde kaybolmaya başladığı alanlarda tekrar Usnea türleri tespit edilmektedir.
(1)
1952’de Londra’da yaşanan baca gazlarının
neden olduğu büyük hava kirliliğine karşı, Birleşik Krallık parlamentosunun
1956’da çıkarmış olduğu, İmar Bakanlığı, Yerel yönetimler ve İskoçya Sağlık
bakanlığı tarafından desteklenen 1964’e kadar geçerliliğini sürdüren kanun.
(2)
Aslında Fransız Senatosuna ev sahipliği
yapan Luxembourg
Palace’ın bahçesi olan Paris’in
en büyük 2. Parkı.
(3)
Asıl adı
‘’The Royal Botanic Garden’s’’ olan bahçe 1759 yılında kurulmuş olup,
genellikle kurulduğu bölgenin adı olan Kew ile anılır. Kew Garden’s 121
hektarlık alana yayılmış olup Londra’nın güney batısında bulunur.
![]() |
| Kew'S Garden |
Çeviricinin Notu :
Çevirinin genelinde parçadan
anlaşılandan çok parçanın ne anlattığını yazmaya çalıştım. Kaçınılmaz olarak
kendi yorumumu katsam da asıl amacım en sade ve anlaşılır şekilde
Türkçeleştirmektir.
- Hüseyin Kaan KABADAYI


